Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Politikalar Merkezi (DAÜ KPM) ve Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün iş birliği ile Kıbrıs ve Doğu Akdeniz bölgesindeki gelişmeler ile ilgili konferans gerçekleştirildi. Bir çalıştay paneli ve bir tartışma panelinden oluşan konferansın moderatörlüğünü DAÜ Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aylin Gürzel gerçekleştirdi. Konferansta sırasıyla, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBU) Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Giray Sadık, Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü (PRIO) Kıbrıs Merkezi Kıdemli Araştırmacısı Mete Hatay, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hayriye Kahveci ve DAÜ Öğretim Görevlisi Dr. İpek Borman sunum yaptı. DAÜ’de gerçekleştirilen konferansın her iki paneline çevrim içi katılım olanağı da sağlandı.
“AB Üyesi Olmayan NATO Müttefiklerine Ayrım Gözetilmemeli”
Konferansta konuşan Prof. Dr. Sadık, Suriye savaşından kaynaklanan uluslararası tehditlerin, Avrupa Birliği (AB) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) güvenliğinin, Türkiye’nin güvenliği ile ne kadar birbirine bağımlı olduğunu gösterdiğini ifade etti. Kitlesel mülteci akını, sınır güvenliği ve terörle mücadelede Avrupa-Atlantik iş birliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğuna değinen Prof. Dr. Sadık, etkili bir iş birliği için ise AB ile NATO arasında gerçek bir ortaklık ve istihbarat paylaşımına ihtiyaç olduğunu ifade ederek, Türkiye gibi AB üyesi olmayan NATO müttefiklerine karşı hiçbir ayrım gözetilmemesi gerektiğini vurguladı.
“Sert Politikalara Geçildi”
Kıdemli Araştırmacı Hatay, AKP’nin ilk on yıllık iktidarı süresince, Türkiye’nin yumuşak gücünü Batı Balkanlar, Güneydoğu Avrupa, Güney Kafkaslar ve Orta Doğu’da yayarak, ülkeyi küresel bir oyuncuya dönüştürmeye çalıştığını söyledi. Hatay, bu dönemde eşi görülmemiş bir ekonomik büyüme yaşanan Türkiye’nin, bu bölgelerdeki birçok insan için bir umut haline geldiğini belirtti. Ancak devam eden süreçte, Arap Baharı, Gezi parkı gösterileri, Fethullah Gülen ile sorunlar, darbe kalkışması ve rejim değişikliği gibi olayların AKP’nin iç politikada MHP gibi gruplarının oylarına olan ihtiyacını artırdığını ve politikalarını yeniden şekillendirmesine yol açtığına işaret eden Hatay, böylece Ankara’nın yumuşak güç politikalarının yerini oldukça sert politikalara bıraktığını ifade etti.
“Doğal Gaz Keşifleri Bölgesel Jeopolitik Değişimlere Yol Açtı”
Yrd. Doç. Dr. Kahveci, Doğu Akdeniz açıklarındaki doğal gaz keşiflerinin bölgesel jeopolitik değişimlere yol açtığını belirtti. Kıbrıs Rum Yönetimi’nin son on yılda yaptığı hidrokarbon arama faaliyetlerinin ve meseleyi müzakerelerde baskı aracı olarak kullanmaya çalışmasının görüşmeleri güçleştirdiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Kahveci; Türkiye ve KKTC’nin ise önceleri karşılıklılık ilkesine göre hareket ettiğini, ancak Crans Montana görüşmelerinin başarısız olmasından sonra daha proaktif bir Türk dış politikasının gözlemlendiğine değindi. Yrd. Doç. Dr. Kahveci, uluslararası toplumun bölgede somut bir politikasının olmamasına işaret ederek, özellikle Arap Baharı ile Suriye savaşının ve bölgesel güç boşluğunun Kıbrıs sorununa olumsuz etkilerine dikkat çekti.
“Uzlaşı ve Güven İnşa Edilmeli”
Dr. Borman, özellikle geçtiğimiz 10 yılda Doğu Akdeniz’in belli coğrafi alanlarda yoğunlaşmış güvenlik ikilemleri manasına gelen bir bölgesel güvenlik kompleksine dönüştüğünü belirtti. Hidrokarbon meselesinin ve Rumların tek taraflı temsil ettiği Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılmasının bu süreçte önemli rol oynadığını ifade eden Dr. Borman, Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin Kıbrıs’ta yerleşik siyasi söylemler ve toplumsal güvensizliklere eklemlendiğine dikkat çekti. Dr. Borman, Kıbrıs’taki güvenlik ikileminin uzlaşı ve güven inşası süreçleriyle aşılması bakımından yeniden düşünülmesi gerektiğini, böylelikle realpolitikanın ve bugünkü Kıbrıs’ın ötesinde bir Kıbrıs hayal edebileceğimizi söyledi. Dr. Borman, bu süreçlerin adadaki iki toplumu çoğulcu bir topluma dönüştürmede anahtar olduğunu iddia etti.
“İş Birliği Anlam Kazanmalı”
Öğleden sonra gerçekleştirilen ikinci panelde ise kendisine yöneltilen soruları cevaplayan Prof. Dr. Sadık, AB içindeki Atlantikçiler ile Fransa’nın başını çektiği merkez Avrupacılar arasındaki çatırdamaların, NATO’nun geleceği için çok umut vaat etmediğini ifade etti. Dar görüşlü AB politikalarının, mülteci sorunu ve terörizmin yol açacağı tehditleri şiddetlendirmesinin muhtemel olduğunu iddia eden Prof. Dr. Sadık, terörizm ve pandemi gibi uluslararası meselelerin, AB üye devletlerinin ve Türkiye’nin güvenliğinin birbirine ne kadar bağlı olduğunu gösterdiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Sadık, bu nedenle NATO-2030 gibi ortaya çıkan stratejilerin anlamlı bir iş birliği için bu bağımlılığı karşılıklı olarak pekiştirici bir şekilde yansıtması gerektiğini vurguladı.