“Günümüzün zorlanan insanına yardım sanatı”
Yaşam koşullarındaki hızlı değişimler bizleri bu değişime aynı hızla uyum sağlamaya zorlamaktadır. Ancak değişimin hızı öylesine yüksektir ki bu hıza yetişebilmek ve uyum sağlayabilmek canlılılar arasında uyum yeteneği en yüksek canlı olarak kabul edilen insanın uyum kapasitesini dahi zorlamaktadır. Şu anda tüm dünya ile birlikte Covid-19 salgını ve sonrasında yaşadıklarımız, yaşamın hangi hızda değişerek akıp gittiği ve bizim bu değişim ve akışa nasıl uyum sağlamaya çalıştığımızın en güzel örneklerinden biridir. Dünyadaki hiç bir şey ve hiç kimsenin yaşamı salgın öncesi ile aynı değildir. Dünyada ve ülkemizde pek çok insan bu süreçte ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak etkilenmiştir. Bu süreç tüm insanlık için kuşkusuz en travmatk ve zorlayıcı süreçlerden biridir. Ancak şunu da biliyoruz ki tüm dramatik ve zorlayıcı etkilerine rağmen insanoğlu bununla da baş edecek, uyum sağlamanın yeni yollarını bulacak, yaralarını saracak ve yaşamaya devam edecektir.
Yaşamakta olduğumuz Covid-19 salgını tüm dünyayı zorladığı gibi, aslında hepimiz mikro düzeyde kendi yaşamımızın akışı içinde de zorlayıcı ve uyum sağlamak zorunda kaldığımız pek çok yaşam olayı ile karşı karşıya kalırız. Yaşamımızın akışı içinde meydana gelen, bizim içimizde yada dışımızda, kontrolümüzde olan veya olmayan, önemli veya önemsiz pek çok değişim vardır ve her değişim bizi kendisine uyum sağlamaya zorlar. Her birimizin bu uyumu sağlama yeteneği ve kapasitesi birbirinden farklıdır. Kimimiz değişen bu koşullar ve onun getirdikleri ile kolayca başedebilirken kimimiz için daha zor olabilmektedir.
Hepimiz zorlayıcı yaşam olayları, insan ilişkileri, eğitsel ve kariyer gelişimi ve seçimi gibi nedenlerle yaşadığımız içsel güçlüklerle başetmek için öncelikle kendi güç ve olanaklarımıza başvururuz. Eğer kendi güç ve olanaklarımız yeterli olmaz, yaşadığımız içsel karmaşayı çözemez isek çevremize ve sosyal destek kaynaklarımıza başvururuz. Bu da yeterli olamıyorsa bir profesyonelden yardım almaya yöneliriz. İşte özetlediğimiz bu güçlüklerin yarattığı karmaşa ve sorunlarla başa çıkmak için yardım alabileceğimiz ilk meslek grubu psikolojik danışmanlardır. Psikolojik danışmanlar; Üniversitelerin Rehberlik ve Pskolojik Danışmanlık programlarınden mezun olan, bireylerin yaşamda karşılaştıkları çeşitli yaşam olayları, insan ilişkileri, eğitsel ve kariyer gelişimleri gibi konularda onlara önleyici, koruyucu, geliştirici ve güçlendirici ruh sağlığı hizmeti veren meslek mensuplarıdır.
Psikolojik danışmanlar yukarıda vurguladığımız; önleyici, koruyucu, geliştirici ve güçlendirici ruh sağlığı hizmetlerini başta eğitim kurumları olmak üzere, endüstride ve kariyer alanında, özel eğitim ve rehabilitasyon alanında, sağlık kurumlarında verebilmektedir. Bütün dünyada yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerin yol açtığı hızlı değişimeler yaşamı daha karmaşıklaştırmakta, çeşitli sorunları beraberinde getirmektedir. Bu sorunlar ile baş etmek için yardım arayan insan sayısı, ruh sağlığına yönelik farklı ve olumlu bakış açılarının da etkisiyle her geçen gün artmaktadır. Bunun yanısıra tüm dünyada hükümetler ruh sağlığı alanında pahalı, maliyeti yüksek ve uzun zaman alan “tedavi edici ruh sağlığı hizmetleri” yerine daha kısa süreli, tümüyle “normal” insanların ruh sağlığının bozulmasını önlemeye, korumaya, geliştirmeye ve güçlendirmeye odaklanan “önleyici ruh sağlığı hizmetlerine” daha fazla ağırlık vermekte daha fazla tercih etmektedir. Bu iki gelişmeden yola çıkarak, içinde bulunduğumuz yüzyılda ruh sağlığı alanında “tedavi edici” değil “önleyici ve güçlendirici” hizmet sunan mesleklere olan talebin artacağaını rahatlıkle söyleyebiliriz. Toplumuz açısından baktığımızda, kendimize özgü toplumsal özelliklerimiz ve dinamiklerimizi dikkate aldığımızda ülkemizde psikolojik danışmanlara olan talebin artacağını öngörebiliriz. Bu noktada bir örnek vermek gerekirse, toplumumuzu yaş ortalaması hızla artmaktadır. Bu durum gelecekte yaşlılara yönelik hizmetleri ve bu bağlamda yaşlılara yönelik, geliştirici güçlendirici ruh sağlığı hizmetlerine dolayısıyla psikolojik danışmanlara olan talep artacaktır. Bunun gibi daha pek çok alanda psikolojik danışmanlık hizmetlerine talep artacak, psikolojik danışmanlık alanı da artan bu toplumsal taleplere çeşitlenerek yanıt verecektir. Çeşitlenen bu alanlarda lisansüstü programlar açılacaktır.
Pek çok gencimiz önümüzdeki YKS sınavı ve sonrasında bir meslek seçme gibi yaşamlarının en önemli kararlarından birini vereceklerdir. Yaşamlarının pekçok alanını ilgilendiren bu kararı vermek de gençlerimizi zorlayan en güçlü yaşam olaylarından biridir. Bu durumda zorlanan gençlerimizin yardım alabileceği ilk profesyonel de psikolojik danışmanlardır. Psikolojik danışmanlar gençlerimizin bu zorlu karar verme süreclerinde onların kendilerine en uygun ve doğru kararı verebilmeleri için psikolojik yardım ve destek veren meslek mensuplarıdır.
Psikolojik danışmanlık mesleği, yukarıda da vurgulandığı gibi, bir psikolojik yardım mesleğidir. İnsana ilgisi yüksek, diğer insanların dertlerine derman olmaktan, onlara yardımcı olmaktan mutluluk duyan, insanları anlamaya, dinlemeye ve onların karşı kaşıya kaldıkları zorlanmalarla başetmeleri için yardımcı olmaya istekli gençlerimiz bu mesleği seçebilirler. Bu mesleği seçmek isteyen gençlerimiz yukarıda da ifade ettiğimiz gibi kendilerini iyi tanımalı ve kendilerine ben insanlara ilgi duyuyor muyum? Onları dinlemeye, anlamaya istekli miyim? Onlarara zor zamanlarında yardımcı olmak beni mutlu eder mi? gibi soruları sormalı ve bu sorulara kesinlikle “Evet” cevabını veriyor olduklarından emin olmalıdırlar.
Psikolojik danışmanlık mesleğini seçmeye karar veren gençlerimizin yanıtlamaları gereken bir diğer soru bu eğitimi nerede almalıyım sorusudur. Diğer bir deyişle hangi üniversitede PDR okumalıyım? sorusudur. Türkiye ve KKTC’de pek çok PDR programı bulunmaktadır. Gençlerimize bu konuda şunları önerebiliriz:
Eğer PDR eğitimi almaya karar verdiyseniz;
- Tabelasında üniversite yazan her yer “üniversite” değildir. Üniversite demek bilgi birikimi, gelenek ve kültür demektir. Dünyanın en iyi bilim insanlarını, dünyanın en modern bina ve labaratuarlarında bir araya getirseniz bile oranın üniversite olması yıllar alacaktır. Sözün kısası seçeceğiniz üniversitenin tarihine dikkat etmeli, kaç yıllık üniversite olduğuna bakmalısınız (Bu arada dünyanın en eski üniversitelerinden Bologna Üniversitesinin 932, Oxford Üniversitesinin 924, Sorbonne Üniversitesinin 763, Cambridge Üniversitesinin 811 yaşında; ülkemizde İstanbul Üniversitesinin 87, Ankara Üniversitesinin 74, Ege Üniversitesinin 65, ODTÜ’nün 64, Hacettepe Üniversitesinin 53 yaşında; KKTC’nin ilk üniversitesi olan Doğu Akdeniz Üniversitesinin ise 40 yaşında olduğunu söyleyelim).
- Seçeceğiniz üniversitenin PDR alanında kaç tane öğretim üyesinin olduğunu ve öğretim üyelerinin niteliğini araştırmalısınız. Alanda üç tane bile öğretim üyesi olmayan programlar olduğunu akıldan çıkarmayın. Bilgi elinizin altında mutlaka bunları inceleyin
- Seçeceğiniz üniversitenin uluslararası sıralaması, tanınırlığı, bilinirliği ve size sunacağı uluslararası deneyim olanakları önemlidir. Bunlara dikkat edin.
- Seçeceğiniz PDR programının ulusal ve uluslararası akreditasyon kuruluşları tarafından akredite edilip edilmediğine bakın. Kısaca akredite olmak orada kaliteli eğitim verildiğinin ve kontrol altında olduğunun kanıtıdır. Bir başka deyişle kalitesinin güvencesidir.
- Seçeceğiniz üniversitenin size sunacağı kampüs olanakları, sosyal kültürel etkinlikler, kütüphane, spor tesisleri gibi noktaları göz ardı etmeyin.
Prof. Dr. Alim Kaya
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Programı Öğretim Üyesi