Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Politikalar Merkezi (DAÜ KPM), Euro Politika Dergisi ve Doğu Akdeniz Politika Derneği iş birliği ve Merit International Hotels ana sponsorluğunda “Türkiye’nin Kıbrıs’ta Yeni Politikası ve Küresel Bölgesel Dengeler” başlıklı panel gerçekleştirildi. Geçtiğimiz günlerde Girne’de gerçekleştirilen panele; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Eski Başbakanı Ferdi Sabit Soyer, Ulusal Birlik Partisi Lefkoşa Milletvekili Hasan Taçoy, Halkın Partisi Genel Başkanı ve Lefkoşa Milletvekili Prof. Dr. Kudret Özersay, Emekli Büyükelçi Daryal Batıbay, DAÜ KPM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen ile Diyalog Medya Grubu Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar konuşmacı olarak katıldı.
Çözüm Politikaları Değerlendirildi
DAÜ KPM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen, Türkiye’nin iki devletli çözüm politikasına dönüşünde, Rum tarafının uzlaşmaz tutumunun etkili olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Sözen, bu politika değişiminin gerçekten geleneksel Türk dış politikasından bir kopuş mu, yoksa Rum tarafını iki toplumlu federasyona zorlayacak taktiksel bir stratejinin parçası mı olduğundan emin olmadığını, yeni politikanın zamanlamasının ise bugün Türkiye’nin uluslararası toplum nezdindeki imajına bakıldığında yapılabilecek en yanlış zamanda yapıldığını düşündüğünü belirtti.
KKTC Eski Başbakanı Ferdi Sabit Soyer, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarıyla tarihte ilk defa Kıbrıs Türk halkına adanın geleceğinde eşit bir toplum statüsü verildiğini ve Türkiye’ye de ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasında Misak-ı Milli sınırları dışında bir coğrafyanın geleceğini belirleme konusunda garantörlük hakkıyla bir konum verildiğini ifade etti. Soyer, Türkiye’nin adanın toprak bütünlüğünün ve anayasal düzeninin garantörü olduğunu, bu ilkeleri göz ardı etmeye başlarsa bunun nerede duracağının kesinlikle belli olmadığı, halihazırda Birleşmiş Milletler’i (BM) karşısına aldığını söyledi.
Ulusal Birlik Partisi Lefkoşa Milletvekili Hasan Taçoy, bugün yeni bir açılımdan bahsedildiğini, esasında bunun yeni olmadığını, 11 Şubat 2014 ortak deklarasyonunun Kıbrıs Türk Devleti ve Kıbrıs Rum Devleti’nin neşet eden egemenlikleri ile oluşan tek egemenliğe ve tek vatandaşlığa gidişi içerdiğini hatırlattı. Taçoy, bugün Kıbrıs Rum Kesimi’nin tek başına idare ettiği bir yönetimi herhangi bir şekilde bozup, Kıbrıs Türk halkını dönüşümlü başkanlık sistemi içerisinde ortak yapacak hakkı asla kabul etmeyeceklerini ifade etti.
Diplomatik Yöntemler Masaya Yatırıldı
Halkın Partisi Lefkoşa Milletvekili Prof. Dr. Kudret Özersay, 1968’den günümüze geçen süre zarfında farklı tekniklerle ve farklı yerlerde bütün diplomatik yöntemlerin, farklı siyasi görüşlerden liderlerin katılımıyla denendiği ve tüketilmiş olan bir süreçten geçildiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Özersay, Kıbrıs Rum siyasi liderliğinin kendi düşüncesi ile daha farklı bir çözümü de görüşmeye hazır olduğunu söylediğini ve BM’nin ilk kez “Farklı bir çözüm öneriniz var ise gelin konuşalım” diyebildiğini, ancak Türk tarafının bir çözüm ile birlikte elde edilebilecek statüyü bir ön şart olarak öne sürmesinin sıkıntı yarattığını söyledi
Diyalog Medya Grubu Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar, Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili politikalarının istikrarsız olduğunu, 1975’te kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin dünyanın hiç bir yerinde ayrılıkçı olarak görülmediğini ve bu sayede 1977 ve 1979 Doruk Antlaşmalarının imzalanabildiğini, bu antlaşmalar ile Maraş’ın çözümü öncelik kabul edilirken bugünkü “Maraş Vakıf malı mı?” tartışmaların aslında kendi kendimizi aldatmaca ve iç siyasete yönelik bir tavır olduğunu söyledi.
Emekli Büyükelçi Daryal Batıbay, Kıbrıs’ta 1963’te oluşan siyasi eşitsizliğin Türk tarafının aleyhine güçlendiğini söyledi. Batıbay, Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs adına Avrupa Birliği’ne girerken Türkiye’nin Batı ile sorunlarının ve bölgesel yalnızlığının artmasının Rum tarafına geniş bir hareket alanı sağladığını, Rum tarafının artık federasyonu konuşmak yerine Kıbrıs sorununu adadaki iki toplum arasındaki bir sorundan, Türk tarafının Batı ile olan bir sorunu olarak dönüştürmeye ve kendi lehine işlediğini düşündüğü bu statükoyu sürdürmeye çalıştığını ifade etti.
Maraş Konusu Tartışıldı
DAÜ KPM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen, Maraş konusunun kapsamlı çözüm ile BM şemsiyesi altında ve BM kararları ile ya da Taşınmaz Mal Komisyonu’nu etkin çalıştırarak davaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürmeden çözmekle mümkün olduğuna değindi. Prof. Dr. Sözen, içinde kapalı Maraş’ın, Kıbrıslı Türklere doğrudan uçuşların, hidrokarbonun ve Türkiye’nin deniz ve hava limanlarını Kıbrıs Rum Tarafına açabileceği kapsamlı bir paketin çözüme katkı yapacağına inandığını belirtti.
KKTC Eski Başbakanı Ferdi Sabit Soyer ise esas sihirli kelimenin Kıbrıs sorununda karşılıklı kabul edilebilir ve BM parametrelerine bağlı, içinde siyasi eşitlik ve iki bölgeli iki kurucu devlet olan bir çözüm modeli olduğunu söyledi. Soyer, Maraş konusunun uluslararası hukuka saygılı bir şekilde BM ile koordineli bir şekilde ele alınması gerektiğini, buraya gelip malını işletecek olan insanların statüsünün ve hukuk güvencesinin, yönetime nasıl katılacağının ve hangi yönetim mekanizmasına bağlı olacaklarının iyi planlanması gerektiğine dikkat çekti.
Maraş konusunun bir örneğinin Mısır’da vakıf mallarına açılan davalar olduğuna işaret eden Ulusal Birlik Partisi Lefkoşa Milletvekili Hasan Taçoy da, hem hakkını kaybedenlere haklarının verilmesi, hem de ekonomik anlamdaki gelişmelerin sağlanması için buranın açılmasının şart olduğunu söyledi. Bireylere sağlanan bu imkanın bir adım ileriye taşınarak, haklarının daha uygulanabilir, daha görülebilir, daha yaşanabilir bir hale getirilmesi gerektiğine değinen Taçoy, o insanların ancak bu şekilde gelip yaşam alanı talep edebileceklerini ifade etti.
Kategorik olarak başka bir ortaklık şeklini reddeden bir yaklaşım yerine, tarafların birbirlerinin statülerine halel getirmeyecek şekilde bir iş birliği tarifinin çok daha gerçekçi ve çok daha uygulanabilir bir model olabileceğine işaret eden Halkın Partisi Lefkoşa Milletvekili Prof. Dr. Kudret Özersay, örneğin uluslararası gayri resmi doğal gaz konferansı ya da uluslararası şirketler üzerinden bu iş birliği modelinin şekillenebileceğini söyledi. Prof. Dr. Özersay, böyle bir iş birliğinin zaman içerisinde güvenin oluşmasını sağlayacağını ve ucunun evrimsel ortaklığa doğru devşirebileceğini düşündüğünü belirtti.
Diyalog Medya Grubu Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar ise ne ENOSİS (Yunanistan’a ilhak) olur, ne de Türkiye’ye taksim olur diyen Doruk Antlaşmalarına rağmen bir çözüme gidilmediğine, çünkü iki kesimin de çözümü bu şartlarda aslında kendi iç cephelerinde siyasi çıkarları doğrultusunda değerlendirdiğinden sakıncalı gördüğünü, şu an yaşadıklarımızın yine iç tribünlere oynama siyasetinin bize kurduğu darbe olduğunu, aslında Türkiye’nin Rumları federal çözüme zorlayıcı politikalar geliştirmesinin lazım olduğunu söyledi.
Emekli Büyükelçi Daryal Batıbay “Statükoyu acaba tek taraflı davranışlarla değiştirebilir miyiz, değiştiremez miyiz?” diye sorguladı. Batıbay, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun Rum malı olan mülkleri Türkleştirmek ve kamulaştırmak için kullanılması, Maraş’ın Türk yönetimi altında askeri bölge olmaktan çıkarılarak Komisyon’a devredilmesi ve Maronitler’in köylerine dönmesine imkan verilmesi gerektiğini söyledi. Batıbay, kısa dönemli, ucu açık olmayan ve uzlaşma olmazsa Türk tarafı üzerindeki kısıtlamaların kaldırılacağı bir müzakere sürecinin gerektiğine dikkat çekti.