Down sendromu bir hastalık değil genetik farklılıktır. Sadece farklılıklarını bilmek yeter. Onları topluma kazandırmak bizlerin görevi!
DAÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi ve Pediatrik Rehabilitasyon Ünitesi Sorumlusu Prof. Dr. Handan TÜZÜN, 21 Mart Dünya Down Sendromu Günü Dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Tüzün, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Down sendromu (DS), 21. kromozoma fazladan bir kromozom eklenmesinden kaynaklanan, bireylerin motor ve mental gelişimlerini etkileyen kromozomal bir bozukluktur. Bilinenin aksine bir hastalık olmayıp genetik bir farklılık, bir kromozom anomalisidir. Sıradan bir insan vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken down sendromlu bireylerde bu sayı üç adet 21. kromozom olması nedeniyle 47’dir.
Tipik yüz siması, normal kromozom sayısına sahip olan bazı insanlarda da görülebilir. Ancak down sendromunda buna ek olarak el ayasında çift yerine tek derin olarak bulunan avuç içi çizgisi, epikantik katlanmanın neden olduğu badem biçimli göz, palebral yarık, düşük kas tonusu, ayak başparmağıyla ikinci parmak arası daha büyük bir boşluk ve sarkık dil morfolojisi görülebilir. Down sendromlu bireyler genel olarak yaşıtlarından daha kısa boylu olurlar ve metabolizmalarının yavaş çalışması nedeni ile doğru beslenme alışkanlığı edinmezlerse ileri yaşlarda kilo problemi yaşayabilirler.
Down sendromlu bireylerde vücut komposizyonlarındaki farklılıklar, yetersiz kassal kuvvet ve endurans, hipotoni ve beraberindeki eklem laksiteleri nedeniyle gelişen motor beceri ve kardiyorespiratuar uygunluktaki azalmalar günlük yaşam aktivitelerinde çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalmalarına yol açmaktadır. Motor becerileri iyi olan bireylerin aktivite kısıtlılıkları daha az görülmekte ve toplumsal yaşama katılımları daha başarılı olmaktadır. Down sendromu olan kişiler doğdukları andan itibaren tedavi planı içine alınmaları gerekir. Bu tedavi planlarında fizyoterapi, özel eğitim desteği, konuşma terapisi, beslenme uzmanı desteği, anne ve babaya down sendromlu konusunda bilgilendirme yapılmaktadır. Ayrıca dil terapisi, alternatif terapiler, oyun grupları gibi seçenekler aileler tarafından iyice değerlendirilmeli ve doğru kaynaklara ulaşılarak karar verilmelidir. Fizyoterapi ve rehabilitasyon programı kapsamında motor gelişim ve motor öğrenmenin desteklenmesi, pozisyon ve hareket hissinin geliştirilmesi, denge ve diğer otomatik postüral reaksiyonların kazandırılması ve geliştirilmesi, gövde kontrolünün sağlanması, eklem stabilizasyonunun artırılması, koordinasyonun geliştirilmesi, aşırı duyarlılığın azaltılması, duyu eğitimlerinin yapılması, duyusal bütünlemenin sağlanması, bilişsel fonksiyonların ve kardiyo-pulmoner fonksiyonların geliştirilmesine yönelik tedaviler yer almaktadır. Tüm bunlar günlük yaşam aktivitelerindeki bağımsızlığın artırılması ve toplumsal katılımın sağlanmasında karşılaşılan bariyerlerin çözümüne önemli katkılar sağlamaktadır. Plan, disiplin, sabır ve uygulaması bol bir çalışma ile down sendromlu çocuklar bağımsız olarak günlerini planlayıp, uygulayıp, işe gidip, kendi kazandıkları parayla ve arkadaşlarıyla alışverişe çıkabilirler. Bu şekilde down sendromlu kişiler daha uzun ve kaliteli bir yaşam sürmektedirler.”
DAÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Handan Tüzün, “Fakültemiz Sağlıklı Yaşam Merkezi (SAYMER) bünyesinde bulunan ve KKTC’de bir ilk olma özelliği taşıyan Pediatrik Rehabilitasyon Ünitesi, dünyadaki güncel gelişmeleri yakından izleyerek sağlık hizmet sunumu ve eğitimini yansıtan bir referans merkezi olarak faaliyet göstermekte ve bu çocuklarımızla gençlerimize özel rehabilitasyon hizmetini sunmaktadır.” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Tüzün, uygulanan tedavi yaklaşımları ile mevcut yetersizlikleri azaltmak, fiziksel beceriyi arttırmak, psikososyal yönden desteklemek ve günlük yaşam aktivitelerindeki bağımsızlıklarını maksimum düzeye çıkarmanın hedeflendiğini dile getirdi. Fizyoterapi programı kapsamında çocuğun ihtiyaçları belirlenerek güncel tedavi yaklaşımları, pediatri alanında uzmanlaşmış fizyoterapistler tarafından uygulandığını kaydeden Prof. Dr. Tüzün, çocuk ve aile merkezli yaklaşım ile multidisipliner çalışma anlayışının benimsenmekte olduğunu, ayrıca bu yaklaşım doğrultusunda yıl içinde belirli aralıklarla aile eğitimleri ve danışmanlık hizmetinin de verildiğini vurguladı.