Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehtap Malkoç, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Prof. Dr. Malkoç, söz konusu yazısında şu ifadelere yer verdi:
“14 Kasım Dünya Diyabet Günü, her sene tüm dünyada, diyabet farkındalığını artırmak amacıyla kutlanmakta ve her yıl belirlenen değişik bir tema çerçevesinde etkinlikler düzenlenmektedir.
Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından 2021-2023 yılları için belirlenen tema ‘DİYABET BAKIMINA ERİŞİM’dir. Uluslararası Diyabet Federasyonu bu temayı diyabet ile ilgili mevcut stratejik planları en iyi şekilde sürdürmek ve diyabet kampanyasına ilişkin planlama, geliştirme, katılım ve tanıtımı kolaylaştırmak için seçmiştir.
Bu çerçevede bu yılın odağı “RİSKİNİ BİL, SORUMLULUĞUNU BİL” şeklindedir.
Bunun en önemli nedeni dünya çapında giderek artan diyabet prevalansı ve obezite oranlarındaki artıştır. Diyabeti önlemek, diyabet başlangıcını geciktirmek ve diyabetin etkilerini azaltmak için etkili müdahalelerin uygulanmasına ihtiyaç vardır. Obezite ve diyabetten oluşan Diyabezite Kavramı günümüzün en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir.
Son yıllarda koruyucu sağlık kavramı her geçen gün daha da önemli hale gelmektedir. Koruyucu sağlık kavramında, risklerin ortaya çıkmasının engellenmesi ya da ortaya çıkmış risk faktörlerinin olumsuz etkilerinin azaltılmasında koruyucu faktörler önem arz etmektedir. Genellikle koruyucu sağlığın planlanmasında kullanılan stratejiler birincil, ikincil ve üçüncül önleme olarak ifade edilir. Küresel bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen Tip 2 diyabet için yüksek risk teşkil eden prediyabetin önlenmesinde ya da prediyabetin tip 2 diyabete dönüşümünün engellenmesinde olumlu sağlık davranışının kazandırılması ve sürdürülmesi gerekmektedir.
Sağlığın korunması ve sağlıklı yaşamın sürdürülmesinde fiziksel aktivite alışkanlığı önemli sağlık davranışlarından birisidir. Egzersiz, uzun süredir diyabet bakımının önemli komponenti olarak bilinmekte ve günümüzde tip 2 diyabetin önlenmesinde ve tedavisinde en önemli parçası olarak kabul görmektedir. Egzersiz eğitimi, diyabet ve prediyabetli hastalarda glisemik kontrolü, vücut kompozisyonunu, kardiyorespiratuar uygunluğu, kardiyovasküler riski, fiziksel fonksiyonu ve sağlığı iyileştirir. Fiziksel aktivite düzeyinde ve fiziksel uygunlukta azalma, diyabet gelişimi için önemli, bağımsız ve değiştirilebilir risk faktörleridir. Egzersiz eğitimini kapsayan yaşam tarzı değişikliği müdahaleleri, diyabetin önlenmesinde temel bir stratejiyi temsil etmektedir. Prediyabetik popülasyonda, yaşam tarzı modifikasyonuna ilişkin olarak, haftada 150 dakika orta şiddette fiziksel aktivite ve % 7 kilo kaybına neden olacak şekilde tasarlanmış diyet değişikliği programından oluşan dört yıllık bir yaşam tarzı müdahalesi ile diyabet insidansında %58 oranında bir azalma olduğu belirtilmiştir. Zayıf glisemik kontrol, artmış morbidite ve mortalite ile sonuçlanan kardiyovasküler, renal ve oftalmik hastalıkların hızlanmasına yol açar. Bu nedenle, glisemik kontrol, risk altındaki veya diyabetli hastalarda egzersiz eğitimi çalışmalarının birincil odak noktası olmuştur. Buna yönelik yararlı etkiler, aerobik egzersiz eğitimi, dirençli egzersiz eğitimi ve her iki egzersiz eğitiminin kombinasyonu ile gösterilmiştir. Diyabet riski olanların fiziksel olarak daha aktif yaşam şeklini benimsemesi, sürdürmesi ve diyabetli kişilere yardımcı olabilmek için egzersiz profesyonellerinin donanımlı olması son derece önemlidir.
Sonuç olarak diyabetik bireylerde kalıplaşmış egzersiz programlarından kaçınılmalıdır. Her kişinin sağlık düzeyi, fiziksel uygunluk düzeyi, ilgisi ve zamanı değişiklik gösterir. Diyabetik olgularda hedefler dereceli olarak belirlenmeli ve hastanın duruma adapte olması sağlanarak aktif yaşam tarzına ilerlenmelidir.”