Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Fen ve Edebiyat Fakültesi, Sanat, Beşeri ve Sosyal Bilimler Bölüm Başkanı ve Doğu Akdeniz Kültür Mirasını Araştırma Merkezi (DAKMAR) Başkanı Doç. Dr. Bülent Kızılduman, DAKMAR’ın Doğu Akdeniz coğrafyasında yer alan farklı uygarlıkları araştırmak için gerçekleştirdiği uluslararası kazı çalışmaları, keşfedilen eserler ve oluşturmayı planladıkları çağdaş müze projesi ile ilgili bilgi verdi.
DAKMAR’ın uluslararası boyutta arkeolojik bilimsel kurtarma kazısı gerçekleştirdiği Kaleburnu Kral Tepesi Kazısı’ndan bahseden Doç. Dr. Kızılduman, “Kral Tepesi olarak adlandırdığımız arkeolojik alan, Karpaz’da yer alan ve günümüzden 3,200 yıl öncesine dayanan önemli krallıklardan bir tanesidir. Burada çok sayıda eser ortaya çıkardık. Bu eserleri öncelikle DAKMAR’daki restorasyon ve konservasyon laboratuvarımızda koruma altına alıp, daha sonrasında da üniversitemizin çatısı altında kurmayı planladığımız müzede sergilemeyi amaçlıyoruz. Bu projeyi Eski Eserler ve Müzeler Dairesi ile iş birliği içerisinde gerçekleştiriyoruz” diye konuştu.
“Çok Sayıda Eser Ortaya Çıkarıldı”
Kaleburnu Kral Tepesi’nin 2004 yılında keşfedildiğini ve 2005 yılında kurtarma kazı çalışmalarına başladıklarını aktaran Doç. Dr. Kızılduman, “Burada başlattığımız çalışmaları Almanya Tübingen Üniversitesi ile iş birliği içerisinde yürüttük. Daha sonrasında da, başkanlığımızda yürütülen çalışmalar uluslararası boyutta sürdürülmektedir. Şu anda Çek Cumhuriyeti, İtalya, Almanya ve Türkiye gibi farklı ülkelerden katılımcılarla yürüttüğümüz kazı çalışmaları nihayetinde çok sayıda arkeolojik eser ortaya çıkarıldı. Bu eserler Eski Eserler Dairesi’nin bilgi, denetim ve kontrolü altında yer alıyor” dedi.
“Geçmişin Yaşantısını Tüm Yönleriyle Açığa Çıkarmaya Çalışıyoruz”
2004-2014 ve 2017 yılında yaptıkları çalışmalarda ortaya çıkarılan çok sayıda tunç eser bulunduğunun altını çizen Doç. Dr. Kızılduman, “Bu tunç eserler, tüm Doğu Akdeniz coğrafyasında Geç Tunç Çağı’na ait bugüne kadar çıkarılan en geniş yelpazedeki tunç eserleri oluşturuyor. Bu tunç eserler içerisinde çok nitelikli eserler yer alıyor. Sadece sayı bağlamında değil, aynı zamanda eserlerin kullanım türleri, geçmiş dönemdeki değerleriyle de bakacak olursanız, birer şaheseri oluşturuyorlar. Bizim esas yapmak istediğimiz, restorasyon ve konservasyon süreçlerini bilimsel çağdaş restorasyon yöntemlerini kullanarak gerçekleştirmek. Çünkü geçmiş dönemde arkeologların yapmış olduğu kazı çalışmalarında eserler açığa çıkartılıyor ve genel anlamda bir bakım yapıldıktan sonra müzede sergileniyordu. Ancak modern arkeoloji böyle bir kavramdan oluşmuyor.
Artık günümüzde geçmişin yaşantısını tüm yönleriyle açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Geçmişteki iklim koşulları, insanların inanç sistemleri, geçmişte hangi hayvanların evcilleştirildiği, hangi bitki türlerinin tarıma alındığı, kimlerle ticaret yapıldığı, ilk icatların örneğin yazının ilk kez ne zaman kullanıldığını anlamaya çalışıyoruz. Kaleburnu’nda açığa çıkartılan tunç, seramik ve kumaş eserler var” şeklinde konuştu. Kıbrıs’taki müzecilik anlayışının ne yazık ki 1980’li yılların müzecilik anlayışı olduğunu ifade eden Doç. Dr. Kızılduman, kurmayı planladıkları modern müzeye ilişkin, “Bizim yapmayı planladığımız müze, DAÜ çatısı altında, interaktif yöntemlerin kullanıldığı, müzede eğitim kavramının yer aldığı çağdaş bir müze” dedi.
“Lothar Herling’in Anısını Yaşatacağız”
2014 yılında Karpaz’da Kaleburnu köyünde arkeolojik kazı çalışmaları yaparken çok önemli bir eser grubuna, halk arasında “hazine” olarak adlandırılan tunç istife rastladıklarını ifade eden Doç. Dr. Kızılduman, “Ekibimizde bir Alman meslektaşımız vardı. Ekipten ayrılıp Türkiye’ye dönmüştü. Fakat bu eser buluntu grubunun açığa çıkartıldığını öğrendikten sonra, kendisi eserleri gelip yerinde görüp katkı koymak istemişti. Arazideki kazı çalışmasına katıldığı esnada eser grubunu gördüğünde o kadar çok heyecanlanmıştı ki, o heyecan ve yorgunlukla da birlikte ne yazık ki kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmişti. Arkeolog Lothar Herling’i saygıyla anıyoruz. Kıbrıs’a ve Kral Tepesi’ne çok büyük bir sevgiyle yaklaşan birisiydi. Ailesi de bunun farkındaydı. Bundan dolayı ailesi Kıbrısla ilgili kendi kütüphanesinde yer alan kitapları bize gönderdi. Onları şu anda araştırma merkezimizin kütüphanesinde onun adıyla anılan bölümde tutuyoruz ve araştırmacıların kullanımına sunuyoruz. Dolayısıyla bu kütüphaneyi geliştirip yapacağımız müzeye aktararak onun adını sonsuza kadar yaşatmayı istiyoruz” diye konuştu.
“Kültürel Miras Çalışmalarını Yeni Yüksek Lisans Programlarıyla Taçlandırdık”
Doç. Dr. Kızılduman, bugüne kadar DAÜ olarak yapmış oldukları tüm kültürel miras çalışmalarını, Doğu Akdeniz coğrafyasında, Türkiye ve adamızda bir ilke imza atarak Fen ve Edebiyat Fakültesi ve Mimarlık Fakültesi ile iş birlikleri içerisinde açmış oldukları “Kent Arkeolojisi ve Kültürel Miras Yönetimi” ile “Koruma ve Restorasyon” Yüksek Lisans programlarıyla da taçlandırmış olduklarını ifade etti. Doç. Dr. Kızılduman, “Özellikle yeni açılan programlarımızın kapsamında yapılacak olan bilimsel çalışmalar ile ülkemiz kültürel mirasına sahip çıkıp, onu yaşatmak ve bilimsel yöntemlerle araştırıp gelecek nesillere aktarmak için üniversitemizin çağdaş bilimsel eğitim düşüncesiyle çalışmalarımıza devam edilecektir” dedi.